16 Ağustos 2007

Eski(me)yen Yüzümüz

Bu toprakların çok hikâyesini dinlediniz.
Kahramanlarını hepiniz iyi bilirsiniz.
Akhilleus, Büyük İskender, Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk...
Ne uygarlıklara, imparatorluklara, savaşlara, anlaşmalara ve aşklara tanık olmuş Çanakkale'de, antik kutsal yol üzerinde yerleşmiş bir yörük köyü Çamkabalak...

Türk radyo kanallarının dahi çekmediği bu sessiz sedasız yörük köyü, sanki aynı yüzyıla ait olmadığımız hissini veriyor. Yunan radyolarını dinleyerek geçiyoruz Behramkale'den, Bektaş köyünden, keşkeği ünlü Balabanlı’dan…
Ayvacık değil bir tek, Bayramiç, Ezine, Gürpınar; Türkmen ve yörük köyleriyle dolu. Geleneklerini yüzyıllarca yaşatmış, el emeği dokumaları, yazmaları nam olmuş gezmiş.
Assos'a 20 km uzaklıktaki bu yörük köyünün hikâyesi de yüzlerce yıl öncesine dayanıyor. Zamanında Orta Asya’dan göçen bir yörük kabilesinin yerleştiği 7 mahalleden biri olan Çamkabalak’ta yerleşik bir kültürün ve dini inancın olmayışı fark ediliyor hemen.
Köy meydanında kadınlarla sohbet ederken yaşlı bir amca sesleniyor, “Oturduğun taşlar nice genç kızanlara kısmet oldu. Otur kızım sende, kısmetin açılsın”…

Elektriğin birkaç yıl önce geldiği köye, belediye su sondajını yeni bağlıyor. Kuyulardan su çeken, dere kenarında çamaşır yıkayan kadınlar hallerinden şikâyetçi görünmüyor. “Alışmışız artık, öteki türlü temiz gelmiyor bize çamaşırlar” diyor sırtında bebeği elinde tokmağıyla çamaşır döven kadın.

Erkekler...
Hayvancılık yapıyorlar daha çok. Kömür ocağında çalışan da var ama "Bu işin garantisi yok" diyorlar. Yaz aylarında ise arkeolojik kazılarda günlük yevmiyeyle işçilik yapıyor, semt pazarlarında; panayırlarda pazar kuruyorlar.
Kadınlar...
Güzellik ve çirkinliğin aynı beşikte sallandığının resmi Çamkabalak'taymış...
Niyedir güzellik, emeğinden, aşkından mı?
Anneliğin şefkatinden, kırmızı kuşakla gelin olmanın duruluğundan mı? Teslimiyet mi yörük gelinini ağlatan?
18'inde evlenmenin münasip olduğuna ikna olmuş görünüyor Zübeyde. Haberini aldık bile yakında bir bebeği olacak.

Nedir ki çirkinlik, boya görmemişliğinden, rüzgârdan başka bir şeye değmeyişinden midir yüzünün?
Rengârenk yazmaları, el emeği göz nuru dokumaları, çeyizleri, "bey"leri ve "bebe"leri hayatlarını hayat yapan şey. Ötesini bilemediler!
Zamanla onlara değil kendime yöneltiyorum soruları. Çamkabalak gibi nicesi var İç Anadolu’da, Karadeniz’de, Doğu’da. Onlar mutlu, ilkel ama huzurlu. Biz susturamıyoruz içimizdeki şehirli canavarını. Huzurumuzsa hiç olmadı!

Daha modern bir hayata sahip olmaları, daha çağdaş imkânlarla yetişmeleri dileğimiz elbette ama bu haliyle "Kültüründen bir şey kaybetmemiş, nede güzel bir köy Çamkabalak" dedirtiyor.
Türkiye'nin en batısında Eski(me)yen Yüzümüz...

Çanakkale 2007
Ülkühan Zekioğlu

Hiç yorum yok: